
- Ağustos 10, 2022
- Yeliz Demir
- 0 Comments
- Odak
Toplum Kadını Depresyona mı Sürüklüyor?
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki kadınlarda depresyona yakalanma riski erkeklere oranla 2 kat fazla. Buna sebep olan önemli bir bileşen olan kadınların hormonal farklılıklarının olması doğru. Örneğin, östrojen ve progesteron mutluluk hissine teşvik eden serotonini etkiler. Hormon seviyelerinin düşmesi beraberinde serotoninin düşüşünü getirir ve bu da ruh halinde bazı dalgalanmalara sebep olur.
Bir başka araştırma, doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda depresyonun daha sık görüldüğünü tespit etmiş. Ancak bu cevaplar bana yeterli gelmedi çünkü aklımda hep bir soru vardı— kadınlara yüklenen toplumsal roller ve toplumun kadına bakışı depresyona sürüklenmelerinde önemli bir etken olabilir mi? Evet, araştırmalarım sonucu şunu öğrendim ki yetiştirilme tarzından tutun, televizyon reklamlarına kadar birçok şey kadınların yaşadığı depresyon ve anksiyeteye sebep gösterilebilir.
Toplum Kadınları Asla Yeterince İyi Görmüyor
Gelenekler ve ataerki ile oluşan normal ve kadınsılık tanımları, kadını depresyona sürükleyen en önemli etkenlerden. Toplumun belirlediği normal; kadını her zaman ikincil konuma koyar, kadının eksik ve güçsüz hissetmesine sebep olur. Örneğin toplum kadına ev işleri yapmasını, çocuklarla ilgilenmesini ve iş hayatında erkeklerin bulunduğu konumda bulunması gerekmediğini söyler. Sonrasında da kadına işe yaramaz olduğunu hissettirir ve bu da ev hanımlarının, yaptıkları işlerin toplum tarafından değersiz bulunduğu kaygısına düşmelerine sebep olur. Evdeki sorumlulukların yanında kariyer yapan kadınlar ise mobbing, ayrımcılık, küçük görülme ve mansplaining ile karşılaşır. Bu da doğal olarak kişinin öz güveninde ve benlik duygusunda zedelenmeye sebep olur.
Medya ve Reklamlar Bizi Kendimize Düşman Ediyor
Medyanın bize sunduğu güzellik dayatması, büyük bir oranda kadınlar üzerine. Bize önce pazarlayacakları o ‘mükemmelliği’ anlatıyorlar, sonrasında kendimizi eksik ve beğenilmeye layık olmadığımızı hissettirip mükemmel olabilmemiz için ürün satıyorlar. Profesör Caroline Heldman, medyanın kadını objeleştirmesi hakkında şunları söylüyor:
“Günümüzde ortalama 5000 reklamla karşılaşıyoruz ve reklamlarda cinsel bir nesne olarak sunulan bedenlerin %96’sı kadın. Biz kadınlar kendimizi cinsel nesne gibi görmeye ne kadar koşullandırırsak, o kadar fazla; depresyona giriyoruz, vücudumuzdan utanıp anoreksiya ve bulimia gibi yeme bozukluklarına kapılıyoruz, öz saygımız azalıyor ve insanların bizleri nasıl gördüğüne çok önem veriyoruz.”
Feminenite Kavramı ve Eril Zihniyet
Bir başka araştırma, kız ve erkek çocuklarının sosyalleşmelerindeki farklılıkların da depresyon oranlarında rol oynayabileceğini gösteriyor. Kızlar genellikle daha besleyici, başkalarının hislerine duyarlı ve ince düşünceli şekilde sosyalleştirilirken erkekler ustalık ve büyüklük duygularını geliştirmeye teşvik edilir. Başka bir pencereden bakacak olursak bu eril cinsiyet sosyalizasyonu, erkeğin duygularını göstermek ve hassas olmak gibi ‘kadınsı’ olan her şeyden kaçmasını vurgular. Bu da erkeklerde depresyonun alışılagelmişin dışında tezahür etmesine sebep olur.
Toplum erkeğe çaresizlik, keder ve duygusal zaafı yakıştırmadığından, erkek, duygularını kendi dahil kimseye belli edemez. Bu da kumar, alkol, madde ve aşırı öfkeye yönelmelerine sebep olur. Belki de en başta bahsettiğimiz, yaklaşık 2 katlık oran farkı erkeklere depresyon tanısının konulmasındaki zorluktan kaynaklanıyordur. Aslında eril zihniyet sadece kadına hayatı zindan etmekle kalmayıp erkeği de bir çıkmazın içine sokmaktadır. Diliyorum ki bir gün tüm dünyada bu sistem değişir; kadın, erkek ve diğer tüm insanlar için huzurlu olacak bir ortam oluşur.
Kaynakça
[1] https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_18248.htm
[2] https://www.verywellmind.com/why-is-depression-more-common-in-women-1067040
[3] https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/depression/in-depth/depression/art-20047725#:~:text=After%20puberty%2C%20depression%20rates%20are,may%20continue%20throughout%20the%20lifespan.
Bir Yorum Bırakın.