
Cinsiyet Kalıplarının Ötesinde Sanat
Bir çoğumuz hem fikirizdir ki toplumun her kesime yüklediği belirli roller var. Kadınsan annesin, erkeksen para kazanmak zorundasın. İkisi de değilsen var olamazsın çünkü hayat iki takımlı bir oyundur gözüyle bakıldı.
Yıllar boyunca sanat akademilerine sadece erkekleri aldılar. Kadınları ancak model olarak kullandılar. Kadınları sanatçı olarak değil de sanatta kullanılabilecek bir figür olarak görmekten mi kaynaklıdır, bilmiyorum. Ancak 60’ların sonuna kadar bu eşitsizlik dile getirilmedi. Ancak 60’ların sonunda feminist sanat adı verilen bir kavram ortaya çıktı. Artık kadınlar sanatta yalnızca model olarak değil sanatçı olarak rol almak istiyordu.
Günümüzde her ne kadar sanatta yavaş yavaş bu sınıflandırmayı aşmaya başlasak da yüzlerce yeteneği tarihin tozlu sayfalarına gömdük. Bunlardan biri: Fanny Mendelssohn. Size bu kaybolmuş kadının hikayesini anlatmak isterim.
1842 yılında müzik aşığı olan İngiltere kraliçesi Victoria, ünlü besteci Felix Mendelssohn’u sarayına davet eder. Felix Mendelssohn Kraliçenin müziğe düşkünlüğünü bildiği için saraya giderken yanında birkaç beste de götürür. Felix, kraliçeden beğendiği bir besteyi ona eşlik ederek söylemesini rica eder. Kraliçe Victoria besteleri inceledikten sonra “İtalian” adlı eseri seçer. Parça bittiğinde Felix, kraliçeye bu bestenin kendi bestesi olmadığını söyler. Kraliçe besteler arasından Felix’in olmayan tek besteyi seçmiştir. Kraliçe duydukları karşısında şaşırır ve “O zaman neden bestenin üstünde F. Mendelssohn yazıyor?” diye sorar. Felix, bu eserin kendisinin değil ablası Fanny’nin eseri olduğunu söyler. Fanny, belki de yıllar boyunca sanatlarını icra edebilmek uğruna adını gizleyen yeteneklerden yalnızca biriydi.
Yıllar boyunca bir şekilde sanatını halkla buluşturabilen kadın sanatçılara verilen o övgü Fanny’e de verilmişti: Aynı bir erkek gibi çalıyor. Belki de Fanny böyle iltifatlara rağmen sanatına devam etmeyi düşünürken babası Fanny’i müziği sadece bir hobi olarak yapması konusunda uyarır. Çünkü Fanny’nin başka sorumlulukları vardı: Fanny’nin evlenmesi, evinin hanımı ve çocuklarının annesi olması gerekiyordu. Öte yandan Felix için hayatta önceden çizilmiş bir yol yoktu. Felix ne olmak istiyorsa o olabilirdi.
Benzer bir eşitsizliği Türk beşlerinde de görebiliriz. Klasik Batı müziği eğitimi almak için yurt dışına gönderilen bu isimler arasında hiç kadın olmaması büyük ihtimalle birçok kişinin gözüne hiç çarpmamıştı bile. Belki yüzlerce harika eserden mahrum kaldık ve kimsenin ruhu duymadı. “Feminist sanat”, “queer sanat” ve yıllarca toplum tarafından kabul görmediği için kendi içinde gruplaşmak zorunda kalmış diğer tüm sanat akımları… Hepsinin farklı bir rengi vardı bu renkleri yan yana dizip gökkuşağı yapabilecekken hepsini birbirine karıştırıp siyah elde ettik. Ama belki şimdi bu karanlığı bir kenara bırakıp bembeyaz bir tuvale rengarenk resimler çizme zamanıdır.
Kaynakça
Nochlin, Linda. «Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok.» ARTnews Ocak 1971: 43, 46, 58. Kitap.
Özcan, Barış. «Kadının Adı Var!» Fanny Mendelssohn. Podbee Media, 8 Mart 2022.
Bir Yorum Bırakın.