
Özgür Güzellik Kraliçeleri
7 Eylül 1968’de düzenlenen Miss America protestosu, yaklaşık 200 feminist’in katıldığı bir gösteriydi. New York Radical Women isimli bir grubun organize ettiği bu protestonun amacı, Amerika Birleşik Devletleri’nin en güzel kadınının seçildiği Miss America yarışmasına tepki göstererek halkı bilince sokmaktı. Tepki verdikleri şey yalnızca bu yarışmanın kadınlara ve güzelliğe olan eskimiş, kadın düşmanı tutumları değil; ayrıca Birleşik Devletler’in kadınlara olan davranışlarıydı. Tavaları, saç maşalarını, topuklu ayakkabıları, sütyenleri Özgürlük Çöp Kutusuna attılar. İşte o gün, artık bu ataerkil düzene ayak uydurmak istemeyen kadınların bir daha kimsenin onlara nasıl görünmeleri ve nasıl davranmaları gerektiğini söyleyemeyeceğini öğrettiği gündü. Bir simge haline gelen sütyen yakma eylemi de bu olayda ortaya çıktı.
Organizasyonu üstlenenler, olaydan önce bir basın bülteni hazırladılar ve bu daha sonra No More Miss America (Bayan Amerika’ya Yer Yok) adıyla feminizm için kaynak olacak bir broşür haline geldi. Birkaç kadın Miss America taç giydirme töreni sırasında, üzerinde Women’s Liberation (Kadınların Özgürlüğü) yazılı bir pankart sallandırdılar.
Robin Morgan basın açıklamasında alana hiçbir gerici, problemli, liberal erkeğin kabul edilmeyeceğini, dilerlerse para veya ulaşım konusunda yardımcı olabileceklerini bildirdi. Ayrıca erkek gazetecilere röportaj verilmeyeceğini, bütün erkek otoritesinin reddedildiğini ve sadece kadın polisler tarafından tutuklanmak istediklerini söyledi*.
Neden protesto ettiklerini 10 maddelik bir bildiri şeklinde sundular. Bu maddelerde özetle şunlardan bahsedildi:
Kadınlar, erkek bakış açısına uygun olarak yaratılmış güzel ve doğru kadın olma standartlarına uymak için uğraşıyor çünkü ancak bu şekilde dikkate alınacağı ve saygı duyulacağına inanıyor. İstenilen kadın ise akılsız-koca memeli-cici kız. Erkek çocukları, kahraman bir asker hatta Amerika Birleşik Devletleri başkanı olma hayali kurarken bir kız çocuğunun payına düşen ise erkekleri memnun etmek üzere yaratılmış, sadece “çok güzel” olarak ulaşabilecekleri Bayan Amerika rolü. Yani kadının topuklusu yüksek, statüsü düşük olmalı.
Sonrasında yarışmanın ve Playboy dergisinin etle tırnak gibi olduğundan bahsediyorlar. Toplum tarafından onay almak için seksi ve kusursuz, narin ama başını dik tutan bir kadın ve aynı zamanda insanın içini hoş eden bir cilveye sahip olmalıyız. Aynı bir Bayan Amerika gibi.
Sonrasında seçilen güzelin savaşan askerlere daha şehvetli öldürmeleri konusunda(!) moral vermek için Vietnam’a gitmesini eleştirdiler:
Adeta erkeklerimizin uğruna savaştığı el değmemiş, vatansever Amerika kadınını temsil ediyor.
Tabii ki yarışmadaki ırkçılıktan da bahsedildi. Yarışmanın hiçbir zaman siyahi, Porto Rikolu, Alaskalı, Havaili veya Meksikan-Amerikalı bir kazananı olmadı. Yani aslında hiçbir zaman gerçek bir Bayan Amerika seçilmedi — yani bir Kızılderili.
Her bir kadına kendileri ve tüm kadınlar için mücadele ettiklerinden dolayı minnettarım. Ancak işin üzücü tarafı şu ki, henüz en ufak bir şey değişmedi. Hala bir kadın saygı duyulmak için ideal kiloda, güzellikte ve gençlikte olması gerektiğine inanıyor. Hâlâ erkek yönetmenlerin filmlerinde güzel kadınları mutlaka çıplak görüyoruz. Hâlâ siyasette sadece birkaç kadının sesini duyuyoruz. Ve hâlâ kadınları bir yerlere yakıştırmıyorlar. Hala aynı saçmalığı protesto ettiğimize inanamıyorum ancak istediğimizi elde edene kadar durmayacağız.
Rimelimizin akmasını umursamadan ağlayacağız, gerçek bir hanımefendi gibi yüksek sesle kahkaha atacağız, içimizden ne geliyorsa onu yapacağız ve patriyarkaya boyun eğmeyeceğiz.
Dipnot:
* Atlantic City’de polis kadınlar tutuklama yetkisine sahip değil.
KAYNAKÇA
Bir Yorum Bırakın.