
Kaç Paralel Mesafesi Başörtü Meselesi?
İran’ın kadınları baharda topraktan çıkan yemyeşil bir filiz gibi ayağa kalkıp kendilerini tutsak eden bu düzene karşı çıkıyorlar. Doğu’da ve Batı’da neredeyse insanlık tarihinin başından beri süregelen kadınlara yönelik baskıya karşı olan direnişleri; evlerden, okullardan, sokaklar, kısacası ülkenin her bir yanından bu direniş için birleşerek tek bir yürek olmaları cesaretlendirici, heyecan verici ve yürek hoplatıcı. 1978 yılından beri onları birçok yönden esarete sürükleyen bu sistemin temsilcilerine karşı özgürlüğü, insan olarak var olabilmeyi haykırarak savunmaları uzun zamandır bu topraklarda görmek istediğim türden bir ayaklanma. Kadın hakları yönünden belirli bir düzeye gelmiş ve ilerlemesini sürdüren Batı’ya neredeyse tamamen zıt ilerleyen ve kadınların fedakarlıklarıyla hayat bulup gözyaşlarıyla ıslanan Doğu topraklarında bir uyanış. Ağızlarda ise İranlı kadınlarımızın sözleri:
“Saç yoksa günah da yok!”
Gelelim bütün bu protestolara sebebiyet veren olaya.14 Eylül 2022 tarihinde “hicab” kurallarına uymadığı gerekçesiyle İran’da “ahlak polisi” tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Amini, gözaltı sırasında başına aldığı darbe ile komaya giriyor ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybediyor. Polis ilk başta bu cinayetin üstünü kapatmak için genç kadının kalp sorunları nedeniyle hayatını kaybettiğini söylese de Mahsa’nın ailesi ve tanıdıkları bu işin peşini bırakmayarak kızlarının gözaltında başına aldığı darbe nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklıyor. Bunun üzerine İran’da, 1978-1979 yılları arasında gerçekleşen devrim sonucunda kadınların baş örtüsü takması kuralına karşı çıkan protestocular ve hükümet karşı karşıya geliyor.
Resmi rakamlara göre toplam 41, Oslo merkezli İran İnsan Hakları(IHR) kuruluşunun verilerine göre ise toplam 54 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin gözaltına alındığı bu eylemlere karşı Tahran polis yetkilisi Hüseyin Rahimi, Mahsa’nın ölümünü “tekrarlanmaması gereken talihsiz bir olay” olarak nitelendirdi. Bir insanın ölümünden bahsederken bu kadar “talihsiz” bir açıklama yapan yetkiliye şu soruyu sormak istiyorum: Gerçekten tekrarlanmayacağına emin olabilir miyiz? Sadece bu süreç içerisinde bile onlarca masum, kendi hakkını arayan kadın yara almışken nasıl hala daha bu düzenin aynı şekilde devam etmesi için gerçekleşen bütün vahşeti arkamızda bırakıp hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edebiliriz? Bizim hiç yara almadan kendi hayatlarımıza devam edebiliyor olduğumuz gerçeği, ailelerin sırf bu çirkin düzen nedeniyle kadınlarını kaybettiği ve bu ailelerin hayatlarına artık bir yaşam eksik devam edecekleri gerçeğini değiştirmiyor. Ve dünyanın hiçbir yerinde hiçbir insanın hayatı canı yakılmamış bir kadın içermiyor. Özellikle Doğu’da, asla. Her birimiz kalpleri kırılmış, gözleri yaşlanmış kadınların evlatlarıyız ve onlar için ayakta durmaya devam edeceğiz. En azından bizden sonra bu topraklarda hayat bulacak evlatlarımız için özgürlüğe giden yolda geri adım atmayacağız.
Avrupa Birliği İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell’in, Amini’nin ölümünden sorumlu olanların yargı önünde hesap vermesi ve tüm İranlıların temel insan haklarının korunması çağrısında bulunması beni başka bir noktaya getiriyor. On yıllardır Batı medyasının ve hükümetlerinin yaptığı propagandalar sayesinde kendi halklarını bizim halklarımıza karşı düşman haline getirdiler. Şu anda evinde televizyon izleyen bir çocuğa kadar her Müslüman, Batı medyasının gözünde vahşi, terörist. Başı örtülü kadınlar, sakal bırakan erkekler içinde İslamiyet lafı geçtiği anda damgalanıyor. Fal bakar gibi, insanların isimlerine bakarak karakter analizi yapıyorlar. Batı’da yapılan propagandalar sebebiyle insanlar kendi kültürlerinden utandırılıyor, kendi değerlerinden uzaklaştırılıyorlar. Hele Batı ülkelerinde yaşayan bir Müslüman kadın iseniz bu sefer de baş örtüsüyle sokakta özgürce dolaşamıyorsunuz. Üzerinizde ters bakışları hissediyor, saldırıya uğruyor ve öldürülüyorsunuz. Josep Borell’in İran hakkında bu açıklamayı yaparken biraz bile samimi olması için belki, konuşmasında kendi ülkelerinde yaşayan vatandaşlarına da farklı kültürlere karşı daha ılımlı yaklaşmalarından bahsedebilirdi. En azından bu kulağa daha adil gelirdi. Sizden olan bir ülkede sizin doğrularınıza göre işlenmiş bir yanlışa karşı kulaklarınızı tıkayıp düşman olduğunuz bir ülke sizin yanlışına göre bir başka yanlış yaptığında sesinizi çıkarıyorsanız samimi değilsiniz, çıkara göre hareket ediyorsunuz demektir. Bir insanın hayatı politikadan çok daha önemlidir.
Din hassas bir konudur. Doğrusu, yanlışı kişinin kendi vicdani hürriyetine bağlıdır. Baş örtüsü takmak ya da takmamak kadınların kendi tercihi, kutsal kitabı okuduklarında bu konu hakkında neyi anlayıp benimsediklerine bağlıdır. Hiçbir yasa ile zoraki tutulamaz ya da yasaklanamaz. Kendi bedeni hakkında karar verebilme yetkisi sadece o bireye aittir.
2022 yılına gelindiğinde uçan arabalarla seyahat edip bilim kurgu filmlerinden çıkma bir hayat yaşayacağını düşünen bir çocuktum, hiç bu yıllara ulaşamayacağını hep küçük kalacağını düşünen bir ergen oldum fakat kadınlığa ilk adımlarımı attığım bu yıllarda hala daha yüzyılların problemlerini konuşan bir genç kadına dönüştüm. Oturduğum sandalyede, bütün dünyaya ulaşabildiğim bilgisayarım ile ne yazık ki tek yapabileceğim özellikle İran başta olmak üzere dünyanın her yerindeki kız kardeşlerime desteğimi göstermek ve hikayelerini başka insanların da duymasını sağlamak. Bütün Mahsalar olarak bir başka Mahsa Amini’nin daha hayatını kaybetmemesi için uğraşacağız. Fakat ben inanıyorum, hep birlikte başaracağız.
Bir Yorum Bırakın.