
Animasyonlarda Güzellik Algısı ve Kadın Görünümü
Dünya’da en çok izlenen film türlerinden biri animasyon filmleridir. Genellikle çocuklara hitap ettiği kabul edilir ancak verdiği mesajlar çocuklardan çok yetişkinlere hitap etmektedir. Çok tatlı karakterler, renkli ve canlı yaşam alanları, konuşan hayvanlar ve verilen güzel derslerle animasyon filmleri benim gibi birçok kişinin de favorisidir. Disney de animasyon film çeşitlerinin en iyilerinden birisidir. Bu efsane filmlerin kötü yanları da vardır: örneğin, güzellik algılarını bize kabul ettirmeye çalışır. Onun dışında ideal kadın görünümünün erkeğe bağlı kadın olduğu gösterilmektedir.
Şimdi birlikte herkes tarafından bilinen animasyon filmlerinde olan güzellik algılarını ve kadın görünümünü inceleyelim:
Disney
The Walt Disney Company’nin kurucusu Walt Disney, Mickey Mouse ile serüvenine kardeşiyle başladı. 1930’larda ise klasik Disney prensesleri dönemi başladı. Bu dönemde, görüyoruz ki tüm prensesler güzeldir. Gül kadar kırmızı dudakları, kalkık burunları, kıvrık kirpikleri ve pespembe yanakları ile hepsi o dönemin güzellik algısına uymaktadırlar.
Kötü karakterler ise hep güzellik standartlarına uymayan, çirkin olarak görülen karakterler olmuşlardır. Örneklendirmek gerekirse, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler eseri 1937 yılında animasyon haline getirilmiştir ve bu filmde iyi bir karakter olan Pamuk Prenses çok güzeldir ancak kötü karakter olan cadı çok çirkindir. Aynı zamanda bu dönemde yaratılan Uyuyan Güzel ve Külkedisi animasyon filmlerinde de aynı algı yaratılmaktadır. Diğer yandan, prensesler prenslere bağlıdır ve erkekler kadınların kurtarıcısı olmuşlardır.
1990’lar döneminde geleneksel klişeler biraz daha azalmıştır. 1989 yılında film haline gelen Küçük Deniz Kızı filminde ise Ariel verdiği mücadele ile güçlü bir kadını temsil eder. Güzellik algılarına uyan iyi karakterimiz Ariel’in yanında kötü karakter olan deniz cadısı Ursula güzellik algısının tam tersidir. Ariel aşkı için çok büyük fedakarlıklar yapmıştır. 1991 yılında film haline gelen Güzel ve Çirkin’in baş karakteri Belle güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkar. Güzellik algılarına elbette uymaktadır. Çirkin karakteri ise başta kötü karakterdir ancak filmin sonunda iyi olur ve yakışıklı bir prense dönüşür. Belle, geçmiş dönemdeki prenseslere göre daha bağımsız bir kadındır ancak filmin sonunda erkek karakter yine onu kurtarmıştır. 1995 yılında film haline gelen Pocahontas ise Disney’in ilk siyahi kadınıdır. Kendi ayakları üzerinde duran, maceracı ve güzel bir kadındır. Bu dönem filmlerinde güzellik algılarına uyulmaya ve erkeğe boyun eğme devam etmektedir.
2009 yılından günümüze kadar olan dönemde prensesler daha bağımsız ve güçlü olarak karşımıza çıkar. Örneğin, 2010 yılında film haline getirilen Rapunzel’de, prensesimiz kadınların gücünü vurgulayan bir kadındır ancak sonunda yine bir erkek tarafından kurtarılmıştır. Diğer filmlerden farklı olarak, Rapunzel’in güzellik standartlarına uymasının yanı sıra kötü karakter olan üvey anne de bu standartlara uyan bir kadındır. 2013 yılında gösterime giren Karlar Ülkesi, bana göre devrim yaratan filmler arasındadır. Her şeyden önce Elsa bir ülkeyi yönetmektedir. Bu da bize kadınların yönetici olmaya başladığını gösterir. Ek olarak, Elsa erkeğe boyun eğen bir prenses değildir.
Disney animasyonlarından yaptığım bu analizin sonucu olarak şunu söyleyebilirim ki, geçmişten günümüze kadınlara dayatılan güzellik algısı ve kadın görünümü yavaş yavaş değişmeye başlamıştır.
Güzellik algısının ve kadın görünümünün yanlış olmadığı güzel günler dileğiyle.
Bir Yorum Bırakın.