
Permakültür Çiftliği: Belentepe
Yaşantımız boyunca doğa ile iç içe bulunduk, doğanın insanlara hizmet etmek için bize sunduğu kaynakları kendimize uyarlamaya çalıştık. ‘’İnsanlara hizmet etmek’’ doğanın kaynaklarının sadece bizim için olduğu ve bütün her şeyi kontrol etmeyi sevdiğimiz gibi doğaya da müdahale edebileceğimiz anlamına gelmiyor, asıl önemli olan şey doğa ile uyum içinde, iş birliği yaparak yaşayabilmek. Dünya istediğimiz halinden çok uzak ancak bu demek değil ki düzeltmek için zaman yok. Doğayı korumak için devletlerin bir şeyler yapmasını bekliyoruz, dünyadaki yönetimlerden dönüşüm adımlarını beklerken bizler de elimizden geldiğince değişim için çabalamalıyız. Çözüm, bizleriz. Bireyler olarak bu dünya üzerinde kendi ayak izimizin farkına varıp, dünya ve doğaya vermekte olduğumuz zararı azaltacak adımları da bireyler olarak atmalıyız. İşte Belentepe’ nin hikayesi de bu şekilde başlıyor.
Kurucularına göre Belentepe, daha anlamlı ve keyifli bir yaşam arayışı ve bir dönüşüm hikayesi.
Arazi 1998’de alınmış ve alındığı zamanda uzun yıllar ekim yapılmış bir buğday tarlasıymış. Bereketini yitirmiş ve ekim yapılması zor olan bir tarlaymış ancak bulunduğu bölgenin doğası ve manzarasından etkilenen alıcılar için bu pek sıkıntı olmamış.
Arazinin alınmasındaki amaç, başlarda bir bağ evi inşa etmek ve hafta sonlarını orada geçirmekmiş.
Arazide elektrik ve su bulunmuyormuş. Taşıma su ve ufak bir jeneratörle iş görülmüş. Şehirde şarj ettikleri aküleri taşıyıp araç ampulleri ile aydınlanıyorlarmış. 500 litrelik su deposunu yakındaki su kaynağından doldurup bağ evine araba ile taşıyorlarmış. Bazı hafta sonları 1-2 günlüğüne gelindiği için başlangıçta bu şekilde idare edebilmişler ancak 2005’te evin çatısına bir adet 80 wattlık güneş fotovoltaik panel yerleştirmişler, böylece çatı altına koyulan iki adet 80 amperlik akü boş zamanda şarj oluyormuş ve çiftliğe geldiklerinde 2 gün için aydınlatma enerjisini sağlıyormuş. Baraka tamamlandıktan sonra arazide ekim-dikim işleri başlamış. Üzüm bağı yapılmış. Fransız kabernet, merlot ve Türk üzümlerinden narince, razakı, çavuş cinslerinden toplamda 700 civarı üzüm çubuğu dikilmiş. Aralara 100 kadar da meyve ağacı dikilmiş (kiraz, vişne, erik, ceviz, armut). 10,5 dönümlük arazinin yaklaşık 7 dönümünü bağ ve meyve ağacı yapmışlar.
Arazinin bir problemi olduğunu fark etmişler, arazi su tutamıyormuş. Yağışlara güvenerek devam etmişler ancak 2010 yılında azalan yağışlar sebebiyle üzümlerin tamamını kaybetmişler. Değişen iklim koşulları nedeniyle sadece üzüm değil başka meyvelerin de kaybı söz konusu olmaya başlamış.
Bu aksaklıklar üzerine çiftliğin sahibi daha doğru bir şekilde toprağı işleyebilmek için kurslar almaya karar vermiş, böylelikle permakültürle tanışmışlar ve bunun eğitimlerini almışlar.
Peki, permakültür nedir? Sürdürülebilir tarım, permakültür (Latince: permanere sürmek, devam etmek, cultura tarım), doğadaki insan yerleşimlerini, doğal ekosistemlerden örneklenen ziraat uygulamaları ve sürdürülebilirlik görüşüne göre uygulayan bir ekolojik tasarım anlayışıdır. Permakültürün ne olduğu kadar hangi etik ilkelere sahip olduğunu bilmek de çok önemli.
Permakültürün etik ilkeleri:
- Yeryüzüne özen göstermek: bütün yaşam sistemlerinin ve canlı/cansız bütün varlıkların çoğalıp devamını sürdürebilmesi için gerekli koşulların sağlanması.
- İnsanlara özen göstermek: İnsanların sağlıklı bir şekilde barınak, eğitim, tatmin edici iş ve sosyal ilişkileri için gerekli kaynaklara ulaşmalarını sağlamak.
- Nüfus ve tüketime sınır getirmek / Üretim fazlasının paylaştırılması: Önce kendi ihtiyaçlarımızı kontrol altına alıp daha sonra bu ilkeleri devamlı kılmak ve desteklemek için kaynaklar ayırmak. Birinci ve ikinci ilkenin gerçekleştirilebilmesi amacıyla zaman, para veya enerji türünden fazla kaynakları kullanmak, aynı zamanda ihtiyacı olanlarla paylaşmak. Yani dünyaya geri kazandırmak.
Permakültür felsefesine göre modern dünyanın oluşturduklarından vazgeçmek bir zorunluluk değil. Tüm bu imkanlarla da sürdürülebilir bir yaşam mümkün. Ancak dikkat edilmesi gereken şu ki bu kavramın ilk amacı olan “doğayla birlik olma’’ anlayışını unutmamalıyız. Bunun için de modern dünyanın getirilerini tabiatla bütünleştirmenin bir yolunu bulmamız şart.
Çiftiğin dönüşüm hikayesi de permakültür eğitiminin alınması ile başlıyor. İlk olarak arazi, bölgelere (mıntıkalara) ayrılıyor. Bölgeler belirlendikten sonra dilimler (güneş dilimi; sel, yangın, gürültü dilimi…) belirleniyor. Dilim ve bölgelerin belirlediği sorunlar, faydalar, çözümler de belirlendikten sonra çiftlik için izlenecek olan yol haritası oluşuyor.
Eğitim portalları bulunmakta— COVID döneminden öncesinde çiftlikte yüz yüze eğitimler verilmeye başlanmıştı ancak covid dönemiyle birlikte her şeyin çevrim içi hale geldiği süreçte onlar da online eğitim vermeye başlamışlar. İklim değişikliğinden permakültüre kadar pek çok farklı konu üzerine eğitimler bulunmakta olup eğitimler tamamen ücretsiz.
Çiftlikte peynir, sirke gibi ürünlerin üretimi mevcut. Aynı zamanda konaklamak için kurulmuş olan mekanlar da bulunmakta.
Belentepe’de çok önemli belli başlıklar üzerine özellikle çalışılıyor: toprak üretmek ve toprağı korumak, toprağı canlandırmak amacıyla arazide su tutma, depolama, kendi gıdalarını yetiştirmek ve katkı maddesiz yapay olmayan gıdaların tüketimi yaygınlaştırmak, permakültür prensiplerine uygun olarak bina yerleştirme planlarını yapıp arazinin sunduğu doğal malzemelerden yararlanmak, olabildiğince doğal malzemeleri üretip kullanmak, yapıların atıkların geri dönüşümünü sağlayarak doğal yapılar inşa etmek, elektriği güneş ve rüzgardan; sıcak suyu güneşten, bina içi ısıtmayı topraktan elde ederek temiz enerji kullanmak ve geri dönüşüm yapmak.
İşin özü, permakültür çiftlikleri sürdürülebilir bir biçimde gıda, enerji, barınak ve diğer maddi/manevi ihtiyaçların uyum içinde karşılanması amacını taşır ve istikrarlı bir sosyal düzen sürdürülebilir tarımla sağlanmaktadır. Permakültür, evrendeki tüm canlıların yararına çalışan bir model türü oluşturup içerisinde tasarım, kavramsal, maddi ve stratejik bileşenleri barındırıyor. Aynı zamanda bir felsefe olan kavramın ilk amacı doğaya aykırı olmadan onunla uyum içinde birlik olmaktır. Düşüncesiz ve sonu görülmeyen davranışları reddeden permakültür, uzun süreli gözlemler sonucu harekete geçmeyi tercih ediyor. Sistemlere bütünsel bir yaklaşımla ele alıp kendi evrimlerinin gerçekleşmesine izin veriyor. Permakültür, doğa ile uyum içinde yaşam sanatıdır.
Bir Yorum Bırakın.